SEN SIRRIYIN KÖLESİ OLMA SIRRIN SENİN KÖLEN OLSUN ...YUSUF TER.
   
 
  Mutfak


Bahçeli şirin bir ev, bahçesinde birkaç tavuk ve köşede küçük bir kaplanın kulübesi. Buraya taşınalı birkaç ay olmuştu. Çam ağaçları, meşe ağaçları ve söğütler karışmıştı.Yüz yılık kavak ağacı vardı. Gövdesi oldukça geniş ve kabukları taş gibi sağlam. Bu yüz yılık kavak ağacı çevresinde neler görmüş geçirmişti. Bir çobanın diktiği ağaçtı. Ne kısraklar, ne kuzular, ne kuşlar... kimisi konmuş kimisi gölgesinden yararlanmıştı. Sonbahar gelmiş yaprakları dalından dökülüyor, ömründen bir son
bahar daha kayboluyordu. Gelip gececeği mevsimlerden birini daha yaşıyordu.
Evin içinde iki çocuk birde anne vardı. Ahmet yedi yaşında, sümüklü gözlerini yıkamaz, ağır grip içinde ateşli salonda dolanıyor. Lyon on bir yaşında, kendi halinde çok kıskanç, eşyalarını kimseyle paylaşmaz. Annesini kızdırmaz kızmasına ama mutfaktan hiç çıkmaz. Deniz otuzuna yeni değmiş, güzel bir hanım. Oldukça duygusal sesiz ve sakin. Kimse damarına basmadığı sürece sinirlenmez ve tepki göstermez. Çocuklarına çok düşkündür. Dünya bir yana, çocukları bir yana... Üzerlerine titrer.
Gel gelelim, Ahmet'in yüksek ateşine sebep olan, grip oluşuna.Çaresizdir. Kendi başına ateşini düşürmek için elinden geleni yapar ama beceremez. Sirkeli su hazırlar, başına ve ayaklarına koyar. Terletir yine, çocuktur ne de olsa yerinde duramıyor. Mutfaktan başka yere de çıkmıyor. Bazı zamanlar annesi çocuğun yatağını mutfağa taşır, orada uyutur ve sonra odasına çıkarır…
Yine bir gün böyle günün günden güzel olması için dua ederken, Lyon’unun çığlığını duyar, Ahmet le kavga etmektedir ki,
Anne:
-Yeter artık didişmeyin akılı oynayınız, onca işin güçün arasında, birde sizinle uğraşmayım. Lyon! o senin küçüğün biraz anlayışlı ol!
Lyon:
-Anne veriyorum oynamıyor, benim elimdekileri alıyor, kendi oyuncağı var onla oynasın.
Ahmet sessizce yerinden doğrulur, elindeki oyuncakla kardeşine vurmaya başlar. Mutfak o kadar çok dağınıktır ki, anne işe nerden başlayacağını, nerden bittireceğini şaşırır. Umursamaz kavgalarını ve yarım kalan yemek işine olduğu yerden devam eder.
Rüzgar dışarıda esmekte ve uğuldayan sesi kulaklara gelmekte. Sanki, diğer fırtınaların habercisi. Verdiği ses, çatıların yerlerinden oynadığını düşündürüyordu. Bu uğultu içinde yemekti ev temizliğiydi...Yalnızlığın verdiği hafif ürperti olmuştu ama aldırış etmeden pencereye yaklaşarak sesleri dinledi. Yukarıda da çocukların sesi kesilmişti. Düşündü, onların yanına çıkıp bakmalıyım korkmasınlar diyerek, üzerindeki önlüğü çıkardı ve kapının arkasına astı. Yavaş yavaş adımlarla yukarı çıkmaya başladı. Çocuk odasına vardığında durdu. Sanki, arkasından rüzgarda onunla geliyordu. Hafifledi ama cesaret edip arkasına bakmadı kapıdan. Çocuklar uslanmış. Dışarıdaki rüzgarın uğultusu, onların oyuncaklarla oynamasını kesmemişti Ahmet annesini gördü koşarak boynuna sarıldı. Ahmet'i kucağına aldı. Ahmet feryat edercesine çığlık atı. birden, mosmor olacak şekilde.

Anne şaşkınlık içinde:
-Ne oldu ne oldu
diye sormaya başladı. Ahmet’in döşüne, annesinin üzerinde taşıdığı çatal inenin ucu açık kalmış ve o batmıştı. Anne bir an korkmuştu. Korkulacak bir şey olmadığını anlasa da Ahmet'in çanı çok yanmıştı.
Lyon aldırmadan oynuyordu ve pencereye koştu:
-Anne anne bakın yapraklar dökülüyor...
Kavak ağacından rüzgar şiddetli esiyordu. Lyon da korkmaya başladı. Rüzgarın bu denli uğultulu sesler çıkararak, yaprakları, daları ve hatta ağaçları sallamasına şaşkınlık içinde bakıyordu.Çok rüzgar esintileri görmüştü ama bu denli şiddetli ve uğultulusunu da görmemişti.
Annesine sordu:
- Neden böyle esiyor.
Gök bulutları aşağıya inercesine siyahlaşmış her yerin üzerini örtüyordu. Sustu, cevap veremedi.
Gözleriyle bulutlara baktı:
-Korkmayın bu gelip geçicidir, sakin olun. Ben bir mutfağa gidip geleyim.
Adımları adatarak salondan yine, arkasında birinin soluğunu farketti. Hafifledi esene kadar. Sanki derin derin biri soluk alıp veriyordu boynunu döndermek ten dönderince bir şey görmekten korkarak mutfağa geldi. Masa üzerindeki içinde elma, armut, muz, mandalinalar olan meyve tabağını seyretti. Çekmeceyi açtı meyve bıçağı çıkardı, mayhoş yeşil duran elmayı aldı. Kabuğunu soyarak yemeye başladı. Elini meyve tabağına yeniden uzattı sanki bir insan eli yumuşaklığında bir cismin ona dokunduğunu sandı. Elindeki bıçakla vurmaya başladı. Meyvelere ne olduğunu anlamadan. Birden kendine geldi, meyveleri haşat etmişti.
Bu neydi? Afalladı, olamaz böyle şey! bir el, insan eli hissetim, diye düşünmeye başladı. Kendi kendinden mutfaktaki hayali güçten korkmaya başlamıştı. Ayak sesleri ordan oraya koşmalar tıkırtılar duydu. Çocukların yine oynadığını hissetti, garip olan bir durum yok. Gök bulutların rüzgarın havanın etkisi olabilir. Buzdolabını açtı baktı içinde fazla bir şey kalmamış. Sabah olsun alışverişe çıkarım, çocuklarda büyüdüler kendi başlarına yalnız kalmayı biliyorlar artık diye düşündü. Özenle yerleri temizledi, sildi, bulaşık olan tabakları yıkadı, kuruladı ve yerlerine yerleştirdi. Yıkanacak çamaşırları çamaşır makinesine koydu:
-Bunlar yıkanana kadar bende bir şeyler yapayım yoksa sabah olmaz dedi.
Lyon Ahmet le oynuyor, ara sıra pencereden dışarı bakıyor. Gariplikler karşısında şaşkınlığını atamıyor, resmini yapıyor. Rüzgar, ev, bulut, kavak ağacı, kendinin, kardeşinin ve annesinin resmini çiziyor. Birde mutfak resmi çiziyor. Uyku saatinin geldiğini, kardeşinin de iyice oyundan bitkin düştüğünü ve boynunun bir oyana bir buyana düşerek uykusuz kaldığını görüyor...

Annesine sesleniyor:
-Anne,anne Ahmet uyuyor. Benimde uykum geldi.
Ses gelmiyor annesinden, mutfak kapısı kapalı. Basamaklardan koşarak iniyor, kapıya yöneliyor ve annesinin gayretle iş yaptığını görüyor
-Anne, anne! Ahmet uyuyor, benimde uykum geldi. Ahmeti yerine yatır.
Anne:
-Oldu birazdan geliyorum, sen çık ve yatağına yat. Az işim kaldı diyerek cevap veriyor. Lyon boynu bükük bir şekilde yatağına girip uyumak için odasına gidiyor. Kardeşi köşede kalmış çoktan uymuştu bile. Kaldırmak istedi kaldıramadı. Annesine kızdı içinden. Zorla ayağından asılarak yatağına kadar götürdü, kardeşini kucaklayarak yatağına yatırdı. Kendi yatağına yürüdü yatağının üzerine uzandı ve gözlerini kapadı. Annenin işi bitti yukarıya çıktı çocuk odasına, kapıyı açtı yavaşça çocuklar yatmış uyumuşlardı bile. Seslenmeden geri yavaşça kapıyı örttü ve aşağı mutfağa indi. İçinden, işlerinin bitiğini tertemiz olduğunu, kendisinde uyuma vaktinin geldiğini söyleyerek yatak odasına gitti. Saçlarını taradı, kokulu parfümünden sürdü, geceliğini giydi ve yatağına uzandı. Alış veriş yapacaktı, ''alacağım şeyleri unutmadan yazmalıyım eksik olanları sabah unuturum'' diyerek, eline kağıt kalem aldı ve yazmaya başladı. Olduğu yere sızıverdi, yorganın içine girmeden.
Uyandı baktı yatağına ve kendi kendine, ''olduğum yere sızmışım belim tutulmuş, bende yorganın içine girmemişim'' dedi. Kıyafetlerine baktı dışarı çıkarken, ''şunu mu bunu mu giyinsem? '' dedi
Lavaboya yürüdü elini yüzünü yıkadı. Aynaya bakarak:
-Neydi o akşamki gariplikler dedi
Bir buharın aynada şekillendiğini gördü:
_Aman Tanrım! Bu ne? dedi ve çığlık atı.
Çocuklar uyuyordu, yutkundu, gözlerini eleriyle ovaladı ve güzelce yıkadı. Alış veriş çantasını aldı, evi işlek cadde üzerinde arabalarının vızır vızır gecdiği bir cadde. Bahçeli de olsa arabasını yolun kenarına koymak zorundaydı. Arabasına yürüdü kavak ağacına baktı, dalında yaprak kalmamıştı. Yüz yılık bir ağaç çırıl çıplak kalmıştı. Uzun uzun baktı ağacı süzdü.
Arabalar geciyordu. Çocuklar uyanmadan karşıya gecip arabama binip alış verişe gitmeliyim dedi. Arabasına vardı, kapıyı açtı koltuğuna oturdu. Eyvah cüzdanı evde unutmuşum dedi ve arabadan çıktı. O anda acı bir firen sesi duyuldu arkasını döndüğünde. Tır’ın üzerine geldiğini gördü? …..


Yusuf Ter 23.10.05
Saat 17:27 İsviçre

HAVA DURUMU TARİHTE BUGÜN KÖŞE YAZARLARI
 






DUYURU PANOMUZ
 

DUYURU PANOMUZ


HALK ŞİİRİNDE EMPERYALİZME BAŞKALDIRI ANTOLOJİSİ KİTABIMIZ ÇIKTI DUYRULUR

YENİ

EY RENKSİZ DÜNYA Kitabım Çıktı Ufuk Matbadan 2009
isteme adresi
yusufter5711@hotmail.com

sitemize hoş geldiniz


Kitabıma Ulaşa bileceğiniz Kitapçı OKTAY DAĞDEVİREN Tel:0535 838 82 52 -Ey Renksiz Dünya Kitabım


Çıkan Kitaplarım ..DAĞLAR ŞAHİT AŞKIMA ..RÜZGAR GÜLÜ ..PALAZLANMIŞ YAVRUM ..ŞİİR KÖR İNSANIN GÖZÜDÜR
YUSUF TER
İletişim

SÖZLÜK
 


 
Diese Webseite wurde kostenlos mit Homepage-Baukasten.de erstellt. Willst du auch eine eigene Webseite?
Gratis anmelden