Ah şu gözler, gözün gördüğü doğaya şahit olduğu bir dünyada, dünyanın içinde sınırlarla ayrılmış, ülkelerin birinde yaşıyoruz.Yaşamak adına yaşama direniyoruz
Fakirin sofrası zengin sofrasından zengindir. Varını yoğunu ortaya döker, paylaşır, üleşir seninle . Belki doğrudur vergi veremez, devletten yardımda alamaz. Vergi veremeyen nasıl yardım alsın ki zengin vergi verir zengin yolu suyu alt temeli hazırlanır o da insan köyde kırsal alanda yaşayanda bu da insan devlet dediğimiz devlet niçin vardır hizmet getirmek ve hizmet itmek için seçilirler seçildikleri vakit halkın varı yoğu toplanan para devletin kasasında birikir başta alt temel kanalizasyon elektrik yol bunlar devletin başlıca yapacağı belediyelerin ilk icraatlarıdır bunu oluşturmak içinde vergi alınır vergi geri farklı yollardan halka dönmesi gerek sosyal açıdan iş patronların görevleri nelerdir iş sahaları açmak açtıkları fabrikalarda işçi çalıştırmak ekmek kapısı iyi bir yaşam aç kalmamak dünyadaki gelişmiş ülkelerde bu düzeyde çark döner ulaşım sağlanır düzeyli bir şekilde tramvaylar yapılır yollara bakım yapılır bunlar insan oğlunun insanca kendisi için ürettiği şeylerden faydalandığı şeylerdir
yiyoruz içiyoruz çarkı kendi aleyhimizde Yağlı gönderiyoruz böyle gelmiş böyle gider edalarıyla nutuklarıyla hem kendimizi hem bizden sonra geleceklerin hayatlarını güzelleştiremeden göçüp gidiyoruz,gidiyoruz
Bir gün sohbet ederken eş dost arasında, ayda bir büyük mal pazarı kuruluyormuş dediler. Boğazlayan da olur dedim. Gidelim, gezip görelim istedik. Gün gelip çattı, Boğazlayana doğru yolla koyulduk, koyulmasına da, Kozaklıdan bayır aşağıya inerken hemen kaplıcaların tabelalarını görmek mümkün. Sağa dönüş yapıp açılmayan hastanenin önünden geçtik. 1979 de temeli atılıp ta çürümeye bırakılan hastanemiz. Her neyse, düşündükçe, orayı da öyle gördükçe insanın, insanlarımızın acizliği aklıma geliyor. Suskunluğunu düşünüyorum. Rezilliklerimizi düşünüyorum. Orayı geçtik yeni yapılan ultra lüks otelleri de görerek yolumuza devam ediyoruz. Birikmiş taş yığınları, yarım kalmış döşenmemiş kaldırım taşları, onlar kendilerinin bir el atılmasını beklerken, bizler yolumuza devam ediyoruz. Boz oğlanın tepesine kıvrılarak yolundan yokuş yukarı çıkıyoruz. İlk köy Yağlıymış. Başakları yeni biçilmiş altın sarsının tozu gibi görünen tarlalardaki sap kökleri ikinci bir ekime herke hazır durur gibi yatıyordu toprak. Çek içine çeke bildiğin kadar o temiz havayı. Hafiften ılık birde rüzgar esiyor ki arabanın camını indirince içerdeki buharlı hava kayıp oluyor, yerine temiz hava doluyor .
Gördük, gezdik, yapılacak olanları yaptık, gittiğimiz gibi akşama doğru Yağlı Kozaklı arasındayız, gündüz gördüğümüz tarlaların altın tozu dökülen sap köklerin yerlerinde yeller esiyordu.
Naylon poşetler, çimento torbaları, pet şişler, dört bir yana saçılmıştı. Toprak gözükmüyordu. Kilometrelerce sürüklenmişlerdi. Yanımda oturan dosta sordum .Bunlar nerden çıktı? Giderken bir şey yoktu dedim. Kozaklının içini yel süpürüp de buruyama getirdi diye espri yapmıştım ki,
Arkadaşım, olur mu? dedi burada dere var . Kozaklının çöpü buruya dökülüyor dedi. Fırtına, rüzgar olunca da böyle savruluyor, toprakların üstüne dedi. Benim aklım Avrupa ya gitmişti. Gelişmiş ülkelerdeki çöp dökülen ve çöpleri imha eden fabrikalara gözünü sevdiğimin medeniyeti dedim, kendi kendime , o da insan bu da insan dedim. Hastalık, mikrop böyle bulaşıyor, her yerimiz sağlıksız, sağlıklı bir şey yok dedim. Doğayı kirletmenin cezası ne kadar diye düşündüm. Doğayı kim korur? İnsanlar. Bunu yapanlar kimlerdi? yine insanlar, insanlar arasındaki fark nedir diye düşündüm!. İş adamları, devlet, bir çözüm bulamaz mı? Avrupa da çöp den doğal gaz üretiyorlar. Gel gelelim, biz onu da boş verelim, çöpü imha edecek, dereye, derenin dışında bir yerlere , bir şeyler yapılamaz mıydı? Hem işsiz insanlarımıza iş çıkardı, hem de çevreyi de kirletmemiş olmaz mı idik? Kaldı ki 15 ile 20 yıldır Kozaklının, çevre civardaki köylerin çöpleri bu dereye dökülüyormuş. İçime çektiğim o temiz hava olduğu gibi geri çıkmaz mı? Yüz aradım, surat aradım, kimse yoktu. Kimi kime şikayet edeceksin. Belediyecilerin hiç mi yolları buyanı ya düşmedi. Hep kestirmeden mi gittiler.Yoksa buradan geçmemek için özel yol mu yaptılar. Bu pislikleri, çöpleri görmesinler diye, köylü tarlasını ekiyor, o ektiğini biçiyor ve sofrasına getiriyor. Bunun suçlusu köylü mü yoksa? Önlem almayan yetkililer mi? Kanser dediğimiz veba insanlara nasıl bulaşıyor? 1 milyona yakın kanser hastası var deniliyor başlıca nedenlerinden biride bu değilmidir ?
O da insan Bu da insan
Zengin yaşar gül gülüstan
Her günü dillere destan
Fakire zehirdir yaşam
… …O da insan bu da insan
… … Dayanır mı ki buna can
Zenginler kapmış payını
Yitirdiğinden dayını
Yoksul içemez çayını
… …O da insan bu da insan
… … Dayanır mı ki buna can
Dağ gibi çöp yoğunluğu
Veba olmuş çoğunluğu
Alamıyorlar soluğu
… …O da insan bu da insan
… … Dayanır mı ki buna can
Nedir bu halin kozaklı
Görenin gidiyor aklı
İnan sende tarih saklı
… …O da insan bu da insan
… … Dayanır mı ki buna can
Der Yusuf’um gel hesap sor
Sor neden böyle oluyor
Bak halka zehir soluyor
… …O da insan bu da insan
… … Dayanır mı ki buna can
Yusuf Ter 01.10.2008
Saat 22:31 İsviçre
|