Yedi sekiz yaşlarında bir kız çocuğu.Bununla da kalmayıp iki kişinin bu dayak ve işkence yüzünden öldüğünü okudum.
Nerede, nasıl yaşıyoruz, neyi sorguluyoruz ki? Tepkisiz, olana bitene uzaktan bakan, ekmek kavgasına düşmüş insanlar; çevreden ve yaşamdan kopuk bir yaşamın içinde gidip, geliyorlar. Gözleri açıldığında da bir şeyler çoktan olmuş bitmiş oluyor..Bunlar olurken de yine birilerinin vicdan hesabı yapıp, ben vicdana geldim demesini mi beklemek kalıyor
İçimizdeki çürükleri nasıl temizleyeceğiz. Bu vurdum duymazlıkla mı? İlgili yerlere şikayet etmeden hep korkak yaşayarak mı? Bana dokunmayan bin yaşasın..Padişahım, sen çok yaşa naralarıyla mı?
Pardon devletim, sen çok yaşa! Diyerek mi?
Sorumsuz gidişata artık dur demek, geldi de geçiyor..
Bin dokuz yüz elliden sonra anti- devrim uygulayarak. Sorsanız hepside “biz Atatürkçüyüz, Atatürk devrimlerine sahip çıkıyoruz, onun yolunda yürüyoruz” derler.
Atatürk’ün uyguladıklarını, onun yarım kalan devrimlerini yıkarak, değiştirerek tamamlayamadıklarını göremiyor musunuz?
Eğitimi yozlaştırarak, bilinçsiz eğitim sağlayarak insanları cahil bırakan yine bu sistemin içindeki seçtiklerimiz, seçilenler değil mi? Sosyalizm’den devrimden korkarlar, gerçekleri öğretmekten öğretilmesinden yana olmazlar. Bin dokuz yüz elliden sonra başını kuma sokmuş bir halk yaratılmıştır.Bu kırıntılar, o zamanların ürünleridir.
Acılarını yaşıyoruz, çekiyoruz.. Tarihimize anti- devrim olarak geçtiler. Darbeler, katliamlar.. Kendilerinin yaptıklarını Sosyalist’lerin, sol düşüncelilerin, devrimcilerin üstlerine yıkarak gruplaştırdılar. Siz- biz grubunu yarattılar. Kardeşi- kardeşe düşüren yine onlardı. Huzura, kardeşliğe düşmanlardı. Ürettiklerini satmak zorundaydılar. Bunu da başarıyorlardı. Okumuş cahiller, işlerini çok güzel kıvırıyordu.
Solcuları, devrimcileri, aydınları karalayarak bu günlere kadar geldiler. Halen de karalıyorlar. Eğitim alanında hep öcü, korkunç vahşeti kan dökenler olarak çocuklara öğretiyorlar. Okumuş cahil kişilerde, başını kuma sokanlarda o yönde görerek hem cumhuriyete hem de kendi vatandaşına zulümle bunu yaşatıyor.
Bir çocuk, sadece bizim gördüklerimiz.. ya göremediklerimiz.
Sistemi bu halk mı bozdu, çürüttü? Türkiye’yi bu günlere, bu durumlara bu halk mı getirdi?
Her dört yılık seçimde, Türkiye bir 40 yıl gerilere gidiyor.
Batıyı yakalayamıyor, yakalamak istemiyor.
Bütün bunlar çığlıklara kulak tıkayan, gözleri kapatıp görmeyen, uzanan elleri, ses çıkaranı anında bastıran, yok etme çarkının düğmesine anında basan Türkiye’ de oluyor.
Türkiye’miz de olup bitenleri ilgilendiren sorun; ne Amerikan’lısını, ne batılısını ne de güneylisini, dört bir yandakini ilgilendirmez.
Halk evlerini kapatarak, kütüphaneleri yakarak, yok ederek gençleri hayattan kopuk büyütüyoruz.
Cımbızla seçilerek, Türkiye için çalışmayanları başa getiriyoruz.
Eğitim sitemi yeniden yapılanmalı. Atatürk devrimlerine sahip çıkılmalı.
İşte o zaman, bu canavarların elinden kendimizi kurtarırız.
Yusuf Ter 29.12.2006
Saat 00:22 İsviçre
|